29.9.06

MÜŞTERİMİZ FORTIS, THINKMARKETING BÜYÜK ÖDÜLÜNÜ KAZANDI. BU MUTLULUKTA PAYIMIZ OLDUĞU İÇİN BİZ DE SİZİNLE PAYLAŞMAK İSTEDİK!



Türkiye'nin en başarılı markalarını ve pazarlama fikirlerini ödüllendiren ilk ve tek yarışması ThinkMarketing'de, 2006 yılı ödüllerinin sahipleri belli oldu. Fortis, ThinkMarketing Büyük Ödülü'ne layık görüldü.

Bu yıl üçüncüsü düzenlenen ThinkMarketing Ödülleri, Türk pazarlama sektörünün en önemli etkinliklerinden biri. Ali Saydam, Günseli Özen Ocakoğlu, Barış Topkaya, Fatoş Karahasan, Güven Borça, Vural Çakır, Meral Saçkan gibi sektörün önde gelen saygın isimlerinin oluşturduğu bir juri tarafından her yıl dört kategoride ödül veriliyor: Yenilikçi ürün, yeni marka yaratma,
devrimci pazarlama uygulaması ve Think Marketing Büyük Ödülü.

En başarılı marka yönetimi, iletişim planı ve yatırımın geri dönüşü çerçevesinde değerlendirilen ThinkMarketing Büyük Ödülü'nü, geçtiğimiz yıl sonunda etkili bir dönüşüm ve iletişim kampanyasıyla Türkiye'ye 'merhaba' diyen Fortis Türkiye kazandı. Fortis Türkiye bu ödülü sadece lansman kampanyası ile değil, lansmanın ardından sürdürdüğü marka tutundurma faaliyetleriyle de elde etti. Lansman sonrası Fortis Türkiye en çok hatırlanan markalar arasında Coca Cola ve Arçelik'ten
sonra 3. sıraya yerleşmiş, bankalar arasında da en çok bilinen ilk 5 banka arasına girmişti. Lansman sonrası devam eden pazarlama iletişimi faaliyetleriyle sadece bilinirlik oranlarında değil aynı zamanda markaya yönelik tutum ve inançlarda da istenilen düzey sağlanmıştı. Fortis Kurumsal İletişim Bölümü ve diğer 3. parti kuruluşlarla birlikte çalışarak yaratılan
bu büyük başarıda, Fortis’in iletişim partneri sıfatıyla pay sahibi olmanın kıvancını yaşıyoruz.

Mutluluk paylaşıldıkça büyür diyerek, sevincimizi paylaşmak istedik.

26.9.06

İki Soru İki Yanıt : Reklam ve Pornografi

Reklamda pornografi nerede başlar, nerede biter?


Hiç bir şey aslının yerini tutamaz. Pornografi isteyen pornografiyle
ihtiyacını giderir. Bu anlamda, reklamla cinsel istek ve
heyecan yaratılmaz. Harekete geçireceğimiz tek istek,
ürüne sahip olma duygusudur. Kadına ya da erkeğe değil.
Reklamda pornografi, ürünün farkına varmak, kendisi için uygun olduğunu bilmek ve tanımakla başlar. Satın alarak biter. Buna da pornografi denmez zaten.


Selülit kremi reklamında popo kullanmak pornografi midir?


Sizin ürünle ilginiz yoksa ya da reklam bu ilgiyi markaya
yönlendiremiyorsa başka şeylerle ilgilenirsiniz.
İhtiyacınız ve istekleriniz belirler bunu. İnek memesinden tahrik oluyorsanız sorun reklamda değil sizdedir.
Ama popo tüm kültürlerde en çekici organlardan biri.
Kadınlara seslenen bir reklamda kadın poposu kullanarak
kadınların dikkati çekilebilir. Ama kimse sahip olduğu popoyu,
estetik de olsa, o markayı da kullansa, reklamdakiyle
değiştiremez. Bu anlamda, reklamda popo kullanmanın
pornografisinden çok tüketiciyi kandırmasıyla bağlantı kurulmalı.
Ayrıca Reklam Özdenetim Kurulu’nun belirlediği uluslar arası esaslar
dikkate alınmak zorunda. Siz özdenetiminizi yapamazsanız birileri
gelir sizin yerinize yapar. Reklamcılar, işin siyasal alana çekilmesine
izin vermemeli ve bu tartışmada taraf olmamalı.
İş, reklam boyutuyla ve objektif olarak incelenmeli.
Unutmayın ki, özgürlüklerimizi o özgürlükleri sağlayan ve koruyan
kurallara borçluyuz.

Kendi görüşüm şudur: Ben selülit reklamında popo kullanmayı
yaratıcı bir çözüm olarak görmüyorum. Hatta bence ilk akla gelen
fikir. Tren yazıp tren göstermek gibi yani…

20.9.06

Bazen reklamın kötüsü de oluyor.


Reklam, hele ki ülkelerin reklamı söz konusu olduğu zaman, ciddi organizasyonlar, özellikle spor organizasyonları çok büyük önem kazanıyor. Hatta öyle ki TV ya da sinema tanıtım filmlerinden çok daha fazla iş görüyorlar. Türkiye’nin elinde de bunlardan biri var: Formula 1 Türkiye Grand Prix’si. Evet Türkiye’ye bu organizasyon gökten zembille inmedi. Türkiye bu organizasyona her yıl ev sahipliği yapmak için çok büyük çaba harcadı. Dünyanın en güzel pistlerinden birini yaptı. Üstelik geçtiğimiz yıl, düzenlediği organizasyonla uluslararası düzeyde takdir kazandı. Oysa bu yıl, bu kadar önemli bir organizasyonu, tamamen subjektif kararlar yüzünden elimize yüzümüze bulaştırdık. Neredeyse kaybediyorduk.

Üstelik bu kadar önemli bir reklam fırsatını, yine “subjektif bir bakışla” reklam uğruna yitiryorduk. Sadece 5 Milyon USD tutarında bir ceza ile açıkçası “yırttık”.

Bu olaydan çıkarmamız gereken çok önemli bir ders olduğu açık: Reklam ve reklam organizasyonu son derece bilimsel ve ciddi bir iştir. Ölçüp, biçmeden, stratejik sonuçlarını öngörmeden adım atılmaması gerekir. Yoksa para da, emek de boşa gider.