20.9.06

Bazen reklamın kötüsü de oluyor.


Reklam, hele ki ülkelerin reklamı söz konusu olduğu zaman, ciddi organizasyonlar, özellikle spor organizasyonları çok büyük önem kazanıyor. Hatta öyle ki TV ya da sinema tanıtım filmlerinden çok daha fazla iş görüyorlar. Türkiye’nin elinde de bunlardan biri var: Formula 1 Türkiye Grand Prix’si. Evet Türkiye’ye bu organizasyon gökten zembille inmedi. Türkiye bu organizasyona her yıl ev sahipliği yapmak için çok büyük çaba harcadı. Dünyanın en güzel pistlerinden birini yaptı. Üstelik geçtiğimiz yıl, düzenlediği organizasyonla uluslararası düzeyde takdir kazandı. Oysa bu yıl, bu kadar önemli bir organizasyonu, tamamen subjektif kararlar yüzünden elimize yüzümüze bulaştırdık. Neredeyse kaybediyorduk.

Üstelik bu kadar önemli bir reklam fırsatını, yine “subjektif bir bakışla” reklam uğruna yitiryorduk. Sadece 5 Milyon USD tutarında bir ceza ile açıkçası “yırttık”.

Bu olaydan çıkarmamız gereken çok önemli bir ders olduğu açık: Reklam ve reklam organizasyonu son derece bilimsel ve ciddi bir iştir. Ölçüp, biçmeden, stratejik sonuçlarını öngörmeden adım atılmaması gerekir. Yoksa para da, emek de boşa gider.

Hiç yorum yok: