23.6.06

"Klişeye karşı omuz omuza!"

... diye bir başlık atarken bile eski bir klişenin beni ele geçirmesine nasıl olup da izin verdiğimi hayretle fark ettim. Ama anlatmaya çalışacağım konunun vurgusunu böylesine bir başlık daha da güçlendirecek.
Konumuz reklam sektörünü bataklığın dibine doğru çeken canavarlar: Klişeler. Üstelik bu sadece Türkiye'nin değil, tüm dünyanın sorunu. 10-15 yıldır nereye baksak, hangi sektörü incelesek aynı insight'lar, aynı stratejiler, aynı kreatif çözümler... Günde binlerce reklama maruz kalmış bir tüketicinin gözünde "yeni" olduğu varsayılan bir ürün, hizmet veya reklamın ne kadar çabuk eskidiğine daha çok tanık olmaya başladığımız günler bu günler... Şu halde klişelerle nereye kadar? Öyle görünüyor ki klişe kalabalığında gerçekten "yeni" bir ürün, gerçekten "yeni" bir hizmet sunan, gerçekten "yeni" bir şey söyleyenler kazanacak. Diğerlerinin etkisi akvaryumda balık seyretmekten ya da 50 yıldır politikacılardan duyulan standart vaatlerden farklı olmayacak. Oradan uzaklaştığınızda derhal unutacaksınız ve "beeeh" diye omuz silkeceksiniz. Farklılık yaratmanın argo kullanmak, bas bas bağırmak, 58 takla atmak olmadığını anlayan şirketlerse "innovation"a (yenilik-yeni fikirler) yönelecek. Bana göre pazarlama bilimi açısından para da mutluluk da innovation'da. Dolayısıyla "innovation" kavramını iyice bir hazmetmek gerekiyor. Bundan sonraki yazılarımı bu konuya ayıracağım. Bakalım işe yarayacak mı?

Hiç yorum yok: